HANDE ATILGAN / Ankara – Tırnak yatağını vuran ve kolda ortaya çıkan tümörlerin yüzde 1’ini oluşturan glomus tümörleri, iyi huylu olmasına karşın geç teşhiste hayat kalitesini düşürüyor. Halk arasında “dolama” olarak bilinen parmak iltihabından kaynaklı ağrılarla karıştırılan hastalıktan kurtulmak tanı almaktan kolay. Sincan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden el cerrahı Sinan Kamiloğlu şunları söyledi: “Parmağında ağrı olan, tırnağı batan, tırnağının rengi değişenler dikkatli olmalı. Kitleler genelde 2-3 senede büyüyor. Hastalık daha çok 40 – 50 yaş arasında görülüyor. Her organın glomus tümörü olabiliyor ama sıklıkla görüldüğü yer tırnak altı ve ardından ayak tabanları.”
GLOMUS TÜMÖRÜ NEDİR?
Glomus tümörü, vücut sıcaklığını ayarlayan glomus cisimciklerinden kaynaklanan iyi huylu bir tümördür. Glomuslar, kan basıncı ve sıcaklık değişikliklerini algılayan küçük damar yapılarıdır. Bu tümörler en çok el parmaklarında, özellikle tırnak altında oluşur.
Bu tümörler, kırmızımsı-mavi renkte, yuvarlak ve sert kitlelerdir. Küçük olmalarına rağmen, düz kas dokusunun kasılması nedeniyle şiddetli ağrıya yol açabilirler. Ağrı genellikle soğuk hava ya da basınçla artar.
Genellikle, kadınlar ile erkeklerde eşit sıklıkta gözlemlenir. En çok 20 – 40 yaş arası kişilerde ortaya çıkar. Glomüs tümörünün en önemli risk faktörü nörofibromatozis tip 1’dir. Bu genetik hastalık, sinir hücrelerinde iyi huylu tümörlerin gelişmesine neden olur.
GLOMUS TÜMÖRÜ ÇEŞİTLERİ
Glomus tümörleri, vücudun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkabilen bir tümör tipidir. Glomus tümörü çeşitleri şunlardır:
Subungual: Tırnakta glomus tümörü, genellikle el ve ayak parmaklarında, özellikle tırnak yatağında gelişen nadir bir iyi huylu tümördür. Ayakta glomus tümörü de benzer şekilde tırnak altında küçük, kırmızımsı-mavi bir kitle olarak görülür ve soğuk hava veya basınçla tetiklenen şiddetli ağrılara neden olur. Tedavisi çoğunlukla cerrahi müdahaleyle tümörün çıkarılmasını içerir. Erken teşhis, rahatsızlığın giderilmesi açısından önem taşır.
Glomus jugulare: Bu tür, kafatasının tabanındaki juguler foramen adı verilen bölgede, temporal kemik civarında gelişir. Orta ve iç kulağı, kafatası tabanını ve çevresindeki sinirleri etkileyebilir. Nadir görülmesine rağmen ciddi nörolojik belirtilere yol açabilir.
Glomus timpanikum: Orta kulakta, özellikle timpanik pleksus adı verilen damarsal bir yapıda oluşur. Bu tümör işitme kaybı, kulakta dolgunluk ve çınlama gibi belirtilerle kendini gösterebilir.
Glomus karotid: Karotid arter bifurkasyonu (ana boyun arterinin ikiye ayrıldığı yer) yakınında oluşan bu tür, genellikle boyundaki kan damarlarını ve sinirleri etkiler. Boyunda şişlik ve baskıya bağlı belirtiler ortaya çıkabilir.
Bu glomus tümörü türleri konumuna bağlı olarak farklı belirtilere ve tedavi yaklaşımlarına sahip olabilirler.
GLOMUS TÜMÖRÜ NEDEN OLUR?
Glomus jugulare tümörleri genellikle yaşamın ilerleyen dönemlerinde, 60’lı veya 70’li yaşlarda ortaya çıkar, ancak her yaşta görülebilir. Bu tümörlerin kesin nedeni bilinmemektedir ve çoğu durumda belirgin bir risk faktörü yoktur. Ancak, bazı glomus tümörleri süksinat dehidrogenaz (SDHD) adı verilen bir enzimi kontrol eden gendeki mutasyonlarla ilişkilendirilmiştir.
GLOMUS TÜMÖRÜ BELİRTİLERİ
Glomus tümörlerinin en yaygın belirtilerinden biri, pulsatil tinnitus olarak adlandırılan, hastaların kendi kalp atışlarını kulaklarında duymasıdır. Bu durum, tümörün yakınındaki damarlar üzerindeki baskıdan kaynaklanır ve ritmik bir nabız sesi şeklinde algılanır. Glomus tümörünün başlıca belirtileri şunlardır:
Parmakta glomus tümörü belirtileri, genellikle kızarıklık ve soğukla tetiklenen şiddetli ağrılarla ortaya çıkar. Tümör, özellikle tırnak altında geliştiğinde, etkilenen parmakta mavimsi ya da kırmızımsı renk değişiklikleri gözlenir. Soğuk hava veya basınç, zonklayıcı ve keskin ağrıları tetikleyebilir.
Kulakta glomus tümörü belirtileri, genellikle kısmi ya da tam işitme kaybı ile kendini gösterir. Tümör, kulağın iç yapılarındaki sinirler ve kan damarlarına baskı yaptığında, işitme fonksiyonu olumsuz etkilenir. Tümör sinirlere baskı yaptığında yutkunma zorluğu.
Tümör, ses tellerini kontrol eden sinirlere baskı yaparak sesin değişmesine neden olur. Bu durum, hastalarda sesin çatallanması, zayıflaması veya kısılması şeklinde kendini gösterebilir. Tümör büyüdükçe bu belirtiler daha belirgin hale gelebilir.
Cerrahi müdahale planlanmadan önce, bazı durumlarda tümörün kanama riskini azaltmak için embolizasyon yapılır.
Embolizasyon, tümöre kan taşıyan damarların tıkanmasını sağlayarak ameliyat sırasında oluşabilecek aşırı kanamayı önler.
Glomus tümörü tedavisinde en yaygın yöntem cerrahidir. Tümörün büyüklüğüne ve yerleşimine göre, uzman bir ekip tarafından (beyin cerrahı, baş ve boyun cerrahı, kulak cerrahı) tümör cerrahi olarak çıkarılır.
Kafa tabanındaki sinirler ve damarlar hassas olduğu için bu ameliyat karmaşık olabilir ve deneyimli cerrahlar gerektirir.
Eğer tümör tamamen çıkarılamazsa veya cerrahi riskli görülürse, ameliyat sonrası ya da cerrahisiz tedavi seçeneği olarak radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapi, tümör hücrelerinin büyümesini durdurmak veya kalan tümör dokusunu küçültmek için yüksek enerjili ışınlar kullanır.
Alternatif olarak, bazı hastalar için stereotaktik radyocerrahi uygun bir tedavi seçeneğidir. Bu yöntem, tümörü hassas bir şekilde hedef alan ve çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermeyen, tek seanslık bir radyasyon tedavisidir.
Tümörün konumuna ve hastanın durumuna göre cerrahi yerine tercih edilebilir.
Tedaviden sonra, iyileşme süreci takip edilir ve düzenli kontroller yapılır.
Görüntüleme testleri ile tümörün büyüyüp büyümediği izlenir ve semptomlar değerlendirilir. Ayrıca, cerrahiden veya radyoterapiden kaynaklanan yan etkiler de yönetilir.