SERVET YILDIRIM – İhracatın artması iyi haberdir ama bu değil. Türlü zorluklarla yetişen beşeri sermayenin bedavaya ihraç edilmesi bizleri kaygılandırması gereken bir gelişmedir. Beyin göçünü Türkiye’nin değil de sadece göç edenlerin sorunu olarak görürsek büyük yanlış yaparız. Beyin göçü Türkiye’nin çözmesi gereken önemli bir meselesidir. Yurtdışına göçün 3 ana formu var…
Birincisi; son yıllarda artan üniversiteyi yurtdışında okuma eğilimidir. Özellikle güçlü eğitim veren bazı özel liselerin mezunlarının çok önemli bir bölümü tercihlerini ve imkanlarını her yıl artan bir şekilde yurtdışında okuma yönünde kullanıyorlar. İkinci grupta ise Türkiye’deki üniversitelerden mezun olup lisans üstü eğitimi için Batılı ülkelerdeki üniversitelere giden gençler var.
Bu iki grupta yer alan öğrencilerin dışarıda okumak istemeleri ülkenin ödemeler dengesi için bir yük olsa da çok yıkıcı değil. Aksine orta ve uzun vadede almış olacakları eğitimin üstünlüğü ve kazanacakları vasıflar nedeniyle olumlu bile olacaktır. Yani bu gençlerin yurtdışındaki üniversitelere her yıl ödedikleri 1.5 milyar doların üzerindeki para bir şekilde ekonomiye fazlasıyla dönecektir. Yeter ki; bu gençler eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönüp bu ülkenin ekonomisine ve yaşamına hizmet etsinler. Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında hükümetin yurtdışına eğitim için gönderdiği öğrencilerden Sadi Irmak’a yolladığı telgrafta “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz” dediği gibi alev olarak ülkeye dönüp, ışık saçmalılar.
Geçmişte bazı ülkeler, Türkiye’nin de yaptığı gibi, kalkınma planlarının bir parçası olarak yurtdışına öğrenci gönderdiler ve bu öğrenciler eğitimlerini tamamlayıp dönerek ülkelerinin kalkınmasında önemli roller oynadılar. Mesela Japonya’da 1868-1912 arasındaki Meiji dönemi çok önemli bir mihenk taşıdır. Öncesindeki 200 yıl boyunca kendisini dış dünyaya tamamen kapatarak Batının gerisinde kalan Japonya, Meiji döneminde dışarıya açılmış ve binlerce öğrenciyi gelişmiş Batılı ülkelere göndermişti. Geri dönen bu öğrencilerin de katkısıyla bugünkü gelişmiş Japonya’nın temelleri atılmıştı.
Oyun kurucu olmak…
Burada sorun yurtdışına okumaya öğrenci gitmesi değil, gidenlerin ülkelerindeki işsizlik, düşük ücret ya da ülkenin siyasi ve sosyal durumu gibi nedenlerle dönmek istememeleridir.
Göçün üçüncü kategorisi ise iş dünyasındaki nitelikli çalışanların yabancı ülkelere gitmesi ve geri dönmemesidir. Mesleki açıdan donanımlı, kalifiye, uzman ve yetenekli olan bu insanların kaybı tam anlamıyla bir beyin göçüdür. Bizim önemli bir kaybımız, bu insanları çeken gelişmiş ülkelerin ise önemli bir kazanımıdır. Bizim şiddetle ihtiyaç duyduğumuz teknolojik gelişmeyi yavaşlatırken, gittikleri ülkelerdeki gelişmeyi hızlandırmaktadır.
Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper’in dediği gibi “Teknolojik gelişmelerin iyi bir takipçisiyiz ama şekillendiricisi değiliz. Biz bugün hazır teknolojiyi kullanırken birileri geleceği şekillendiriyor. Geleceği şekillendiren teknolojilerde oyun kurucu olmalıyız.”
Geleceği şekillendiren teknolojilerde oyun kurucu olabilmek için ise teknolojileri şekillendirecek beyinleri bu ülkede tutmak; gidenleri de ülkeye çekebilmek lazım.